arrow-left icon arrow-right icon behance icon cart icon chevron-left icon chevron-right icon comment icon cross-circle icon cross icon expand-less-solid icon expand-less icon expand-more-solid icon expand-more icon facebook icon flickr icon google-plus icon googleplus icon instagram icon kickstarter icon link icon mail icon menu icon minus icon myspace icon payment-amazon_payments icon payment-american_express icon ApplePay payment-cirrus icon payment-diners_club icon payment-discover icon payment-google icon payment-interac icon payment-jcb icon payment-maestro icon payment-master icon payment-paypal icon payment-shopifypay payment-stripe icon payment-visa icon pinterest-circle icon pinterest icon play-circle-fill icon play-circle-outline icon plus-circle icon plus icon rss icon search icon tumblr icon twitter icon vimeo icon vine icon youtube icon

Cedric Etienne

Cedric Etienne

Axel Vervoordt, “Proportio” kitabının girişindeki üçlü konuşmada, kutsal yapıların mimarisi için elzem olduğundan bahsettiği oranın, sükûneti sağlamak kadar mekânı kurmanın da bir yolu olabileceğini belirtiyor. Önceki röportajlarınızdan, ruhani yerleri incelemek üzere yaptığınız araştırmaların sizi dünyanın farklı köşelerine götürdüğünü biliyorum. Bu yolculuklarda sizi en çok etkileyen şey neydi?

Bu mekânlarda, ayırt edici ya da ortak, neler dikkatinizi çekti? Sessizliğe dair serüvenim, 2015 yılında Japonya’ya yaptığım bir seyahatle başladı. İki ay boyunca Tokyo’dan Kyoto’ya, oradan da Naoshima’ya uzanan güzergâhı elektrikli bir bisikletle kat ettim. “Ryokan” denilen geleneksel evlerde, Budist tapınaklarında ve kamp alanlarında konakladım. Bu süreçte beni yönlendiren, mekân ve boşluğun birbiriyle etkileşimini kavradıkça gelişen o büyülenme duygusu oldu. Bir sanat haline getirilen çay seremonisi de bende derin bir arzu uyandırdı. Bu seremoninin ardında yatan felsefeyi ve etrafında şekillenmiş tüm mimari unsurları incelemeye koyuldum. Bir de Kyoto yakınlarında bir çiftlikte, iç gözlem (vipassana) pratiğini denedim ve kendimle yeniden bağ kurabilmek için bir sessizlik inzivasına çekildim. Böyle kutsal yerlerde, boşluğun enerjisini duyumsuyor, yaratının bir kaynağı olduğunu algılıyorsunuz. Japonca’da “Ma” denilen, “negatif alan” kavramı beni çok cezbediyor. Bu alan, “zamansız bir şimdi”yi tecrübe ettiğim bir aralık. Kutsal atmosfere sahip yerlerde hissettiğim şey de bu zaman ve mekân boyutlarının ötesine geçme durumu.

Tuhaf bir biçimde sessizlik pek çok kültürde can sıkıntısı, yalnızlık veya matemle ilişkilendiriliyor; hatta bazıları için rahatsız edici bir yanı var. Halbuki diyalog kurulabilen bir şey; “kaizen”denen kişisel gelişim yolculuğunun yöntemlerinden birisi de sessizlik. Acaba yaşadığımız bu aralıksız gürültü çağında, bu diyaloğu kurmaktan özellikle mi kaçınıyoruz?

Genellemek zor, sessizliğe dair algı aslında kültürden kültüre değişiyor. Ancak, bizim içinde olduğumuz sistem dikkatimizi dağıtan ve bizi sürekli başka yönlere çeken şeyler üretmek üzerine kurulu; daha büyük bir resme veya belli bir topluluğa ait olmak gibi...Sessizliği deneyimlemek belli bir efor gerektiriyor. Bu, dikkat dağıtıcı unsurları saf dışı bırakmayı mecbur kılıyor. Tabii sonrasında bir de zihniniz devreye giriyor. “İç ses” veya ego konuşmaya başlıyor. Dolayısıyla, evet; kendimizi meşgul etme ve bu diyaloğu görmezden gelmek için mazeretler bulma eğilimini anlayabiliyorum. Bizim işimiz de bu noktada başlıyor; sessizliği insanlar için nasıl çekici hale getiririz, sessizliğin faydalarını nasıl bir bağlama oturtabiliriz ve içsel uyanışı nasıl tetikleyebiliriz?

“Yaşadığımız kentlerin sessizleşmesini bekleyemeyiz; kendi sessizliğimizi yaratmamız şart.” Norveçli yazar,Erling Kagge “Sessizlik” isimli kitabında dikkate değer bir noktaya değiniyor. Siz de buna çok benzer bir yaklaşımla, Antwerp limanı yakınlarındaki tescilli bir endüstriyel yapıda “STILL Room” adını verdiğiniz özel bir atmosfer yarattınız. Mimari açıdan konuşacak olursak, bu yapının “sessizliğini” nasıl sağladınız?

Kutsal yerlere yaptığım yolculuklara ek olarak, ilahi sayılara ve manastır, katedral, tapınak gibi yapıların nasıl inşa edildiğine dair derin araştırmalar yaptım. Tüm bu çalışmalarım sırasında tuttuğum notları ve çizimlerimi “sessizliğin mimarisi”adını verdiğim, kişisel bir manifestoda bir araya getirdim. Buradaki en temel ve kavramsal arayışım; boşluğun birbiriyle uyumlu oranlarda biçimlendirilmesiydi. STILL Room’un en zorlayıcı kısmı, doku ve doğal ışık arasındaki bu dengeyi kurmaktı. Örneğin, duvarların patinası için doğru pigmenti bulmak için altı ay çalıştım. En nihayetinde yaptığımız yapının özünü oluşturan şeyi ortaya çıkarmak ve burayı duyulara hitap edecek bir atmosfere dönüştürmekti.

Röportaj SERRA YENTÜR Fotoğraf PIET-ALBERT GOETHALS

Curated No.14'ü satın almak için tıklayın.

Read more

Andy Szymanowicz

Andy Szymanowicz

Chahan Minassian

Chahan Minassian

Dila Myrianthopoulos

Dila Myrianthopoulos

Your Cart

Your cart is currently empty. Click here to continue shopping.