arrow-left icon arrow-right icon behance icon cart icon chevron-left icon chevron-right icon comment icon cross-circle icon cross icon expand-less-solid icon expand-less icon expand-more-solid icon expand-more icon facebook icon flickr icon google-plus icon googleplus icon instagram icon kickstarter icon link icon mail icon menu icon minus icon myspace icon payment-amazon_payments icon payment-american_express icon ApplePay payment-cirrus icon payment-diners_club icon payment-discover icon payment-google icon payment-interac icon payment-jcb icon payment-maestro icon payment-master icon payment-paypal icon payment-shopifypay payment-stripe icon payment-visa icon pinterest-circle icon pinterest icon play-circle-fill icon play-circle-outline icon plus-circle icon plus icon rss icon search icon tumblr icon twitter icon vimeo icon vine icon youtube icon

Muzaffer Yıldırım

Muzaffer Yıldırım

İyi yaşamak, iyi olmak ne ifade ediyor sizin için?

Kendimi dinleyebildiğim, üretebildiğim, eğlenebildiğim; spor ile bol yemeğin olduğu ve çok uyuyabildiğim bir hayat, benim için iyi olmanın tanımı. Bununla birlikte, insanın hobileri kadar zengin olduğunu düşünüyorum. Pek çok insan tanıyorum, milyon doları var ancak bir hobisi yok. O yüzden bir insanın “zenginliğini” hobileriyle ölçüyorum.

Spor, hayatınızın ne kadarını kapsıyor?

Hayatım boyunca basketbol oynadım, hatta bir ara birinci ligde oynuyordum. Şu an da  basketbol federasyon kurulunun yöntetim kadrosundayım. Topun çok meditatif bir hali olduğunu düşünüyorum ve sporu kilo vermek ya da forma girmek için değil, sonucunda aldığın endorfinden dolayı yapılan bir eylem olarak görüyorum. Tüm toksinleri attığın, kafanı boşalttığın bir tür yıkanma hali.

Türkiye’nin son dönemde en çok ihtiyaç duyduğu şeyin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Empati. Bütün sorunlar, hikayeler empati eksikliği ile başlıyor ve Türkiye’de böyle bir kabiliyetin çok gelişmiş olduğunu düşünmüyorum. Örneğin, ilkokulda böyle bir dersin olduğunu düşünün. Çocuklar önce empati kelimesini, sonra da bunu hayatına nasıl yansıtması gerektiğini öğrenir ve büyümeye başlar. Milli Eğitim Bakanlığı ile görüştüğümde bunun bir ders olarak verilmesini dahi teklif ettim. Çünkü bir çocuğun dünyaya olan bakış açısını değiştirdiğinizde aslında toplumu da değiştirmeye başlarsınız. Öte yandan, dünyanın  en çok huzura ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, çünkü 2022 yılındayız ve hala savaşlar devam ediyor.

Sizi tanımlamanın pek çok yolu var aslında, ama siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

İki çeşit insan olduğunu düşünüyorum; bunlardan bazıları gerçekten girişimciyken bazıları da pek çok işe atılan girişkenlerdir. Kendimi girişimci olarak görüyorum ve eğer bir tanım yapmam gerekiyorsa iyi bir insan olduğumu düşünüyorum. Tüm çalıştığım insanların gerçekten önce kalplerine bakıyorum, çünkü bir kişinin kalbi iyi olduğunda kalan işler tamamlanabiliyor. Bir de hayatımda yapabildiğim kadar, ertelemeden yaşamaya çalışıyorum.

Bununla birlikte, tüketici üzerinde yarattığım gerçek bir güven var. Ben bir projeye giriştiğimde etrafımdaki insanların bana güvenmesi, onu farklı yapabileceğime inanması, beni kesinlikle mutlu ediyor. Bu tabii ki yılların birikimiyle oldu. Bugün insanlar sizi sadece markalarınızdan dolayı tanısa da aslında işin o hale gelene kadar geçirdiği süreç, yaratılan felsefenin bir sonucu.

Bakış açınızı değiştiren kitaplar, filmler ya da insanlar desek nasıl bir hikaye ile karşılaşırız? Bugünün sanat dünyasında size esin kaynağı olabilen, yakından takip ettiğiniz oluşumlar neler?

Okuduğum her kitaptan, izlediğim her filmden ya da gittiğim herhangi bir mahalle berberinden çok şey öğreniyorum, çünkü gözlem yapmayı seven biriyim. Yedi yıl boyunca birebir olmasa da Vitali Hakko ile çalıştım. Vakko’nun ilk yıllarıydı ve Vitali Bey, hergün ofise gelirdi. Hem Vakko hem de Vitali Hakko hayatımda önemli bir değişime sebep oldu. Yaptığın  işi güzel yapmanın, güzel sunabilmenin ve iyi anlatabilmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. O zamanlar mağazanın alt katında yer alan spor salonunda hocalık yapıyordum. Şu an ne olduğunu hatırlamasam da kendimi iyi hissetmediğim bir gün düşük enerjimi görünce beni odasına çağırdı ve ben odaya girmeden önceden “Canını sıkan şeyleri kapıda bırak ve öyle içeri gir. Hatta giderken o sıkıntını yanına al ama işe gelirken onları kapıda bırak.” dedi. Bu benim için çok büyük bir öğreti oldu. Eğer işe giderken günlük hayatımızdaki sıkıntıları yanımızda taşıyorsak, bu beraberinde başarısızlığı da getiriyor. Profesyonel hayatta bu dengeyi koruyabilmek çok önemli.  Üzeyir Garih de iş hayatına olan bakış açısıyla hayatımdaki önemli insanlardan biridir. Bana gelen telefonlara kesinlikle geri dönüş yapan biriyim; bu da bana kendisinden kalan bir öğretidir. İshak Alaton da önemli isimlerden. Kurduğum şirketlerde Alarko’nun DNA’sından esinlendiğim pek çok model var; bütçe ve finans yönetimi gibi. Menderes Utku da hayatımı değiştiren önemli insanlardan. Bugün olduğum kişinin başarısındaki en önemli paya ise kesinlikle eski eşim sahip. 

Dünyada size en çok ilham veren yerler hangileri?

2002 yılında ilk kez Havana’ya gitmiştim. Ülkenin insanlarından, kültüründen, doğallığından ve ruhundan o kadar çok etkilendim ki sekiz kere daha gittim sonra. Normalde şehir seyahatleri benim için üç günden fazla sürmüyor, çünkü daha sonra yorucu bir hale dönüşüyor. Ama gittiğim bir yerde, snowboard ve kite surf gibi spor yapabileceğim aktiviteler varsa bu süreç biraz daha uzayabiliyor.

Yunan Adaları, İtalya ve Küba kesinlikle dünyadaki en sevdiğim yerler. Hatta 2015 yılında otel açmak adına kolonyal bir bina satın aldım Havana’dan. Ancak ülkenin mevcut koşullarından dolayı The Stay ismini kullanamadık. Sekiz odalı bu otel, aslında sonucunu görmek istediğim bir deneme projesiydi. Obama’nın başkan olduğu sıralarda Amerika ve Küba arasındaki ilişkiler değişmeye başlamıştı ve Küba dünyaya açılmaya başlayan bir ülkeye dönüşüyordu. İlişkiler yumuşamaya başlasa da başka ülkeden gelen yabancı bir yatırımcı olarak zorlanacağımı biliyordum. Bir yandan da bu durum benim için sektörün ihtiyaçlarını anlamak adına bir fırsattı. Ancak daha sonra seçimleri Trump kazandı ve her şey başa sardı… Eğer Küba’nın statüsü değişir ve sağlıklı bir açılma kararı alırsa o bölgenin çok değerleneceğini düşünüyorum.

Bir dizi ya da filmin çok başarılı olmasında, ilgiyle izlenmesinde, cast ve senaryo kadar önemli olan diğer şeyler nedir, yapımcı gözüyle baktığınızda?

Senaryo okuyan bir ekibim var. Çok fazla senaryo geldiği için, ekibin süzgecinden geçenler bana iletiliyor. Örneğin, temmuz ayında Göktürk filminin senaryosu geldi ve okumaya başladığımda gerçekten bitmesini istemediğim bir hikaye ile karşılaştım. Ama gözlediğim başka bir durum da vardı bu iş ile ilgili; yaptığın projeye aşık olmamalıydın. Çünkü projene aşık olmaya başladığın zaman, matematiğini kaçırmaya başlıyorsun. Oyuncular, senaryo, nasıl yapıldığı ve son olarak da nasıl sunulduğuyla ilgili pek çok denklem var çünkü sürecin içinde. Ve tüm bu parametrelerin çok iyi birleşmesi gerekiyor. Örneğin, Russell Crowe'un yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği, Çanakkale Savaşı sonrasını anlatan "The Water Diviner" adlı bir film yaptım. Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan gibi isimlerin olduğu bu filmi 1,5 milyon kişi seyretti. Bu  çok şaşırdığım bir gişe rakamıydı… Sinema, Amerika, Asya ve Avrupa’da eski ihtişamına kavuşmaya başlasa da Türkiye hala zor durumda. Ancak ufak tefek değişimler yaşanmaya başlanıyor. Örneğin geçen sene 12 milyon bilet vardı piyasada; bu sene 35 milyon civarında. Pandemi öncesindeki rakam ise yaklaşık 72 milyondu. Sinema işi yapmaya başladığım ilk yıllarda 20 milyon seyirci vardı Türkiye’de. Yıllar içinde gelişen içerikler sayesinde bu rakam 72 milyona kadar ulaştı.

Röportaj: Seval Akbulak Fotoğrafçı: Emre Doğru

Curated Magazine No.20 sayısı için tıklayınız.

 

Read more

Esra Gülmen

Esra Gülmen

Teoman

Teoman

Ayşe Boyner & Elif Boyner

Ayşe Boyner & Elif Boyner

Your Cart

Your cart is currently empty. Click here to continue shopping.